Diary of a Country Priest [film]

Fransız yazar Georges Bernanos’un 1936 yılında yayınlanan "Le journal d’un curé de campagne" isimli kitabından uyarlanan filmi ünlü yönetmen Bresson 1950’de çekmiş... (ve bu filmi seyretmemin nedeni ise bir önceki film yazısında bahsettiğim ünlü yönetmen Tarkowski’nin en beğendiği filmler listesinde yer alması.)

Türkçe ismi “Bir köy papazının günlüğü” olan film; eski tarz anlatım şekliyle, uyarlandığı romanın havasını bozmadan, anlatmak istediği şeyin özünü kaybetmeden ağır ilerleyen “adeta roman gibi” bir yapım.

Taşa baksanız ve biraz düşünmeye başlasanız ona bile bir sürü anlamlar yükleyebilir, bir sürü hikâyelerle süsleyip önemli bir şey varmış gibi bir saat özenti terimler kullanıp sanatsal anlatımlara girişerek yönetmen Bresson’dan bahsedip durabilirsiniz.

Bu filmi anlatmak için böyle şeylere, her sahneye, her kelimeye anlam yükleyip filmi amacından saptırmaya gerek yok... (bu film hakkında insanlar atıp tutup abartıp da abartmış, yönetmen hakkında yazmış da yazmış... ve tüm bunlar zorlama hatta cahilce olduğu için anlatılan şeyler saçma sapan anlamsız şeyler olmuş, bence böyle kompleksli bir şekilde kendini ispat etmeye, bilgisini göstermeye çalışmak için yalan yanlış şeyler yazmaya hiç gerek yok.)

Film çok sade, çok basit... Köy halkında bırakmak istediği etkiyi yakalayamayan genç bir papaz [din dersi verdiği küçük çocukların bile alay konusu olmaya başlayınca] daha etkili olabilmek için o civarın zengin kontu ile birlikte bir şeyler yapıp öne çıkmaya çalışır.

Kont temkinli davranır, işi zamana bırakalım, buradaki insanlar bu tip şeylerden anlamazlar, sen yürü, eğer ihtiyaç doğarsa o zaman ben sana yardımcı olurum der.

Papaz, zaten dine karşı kendi içinde yer yer şüpheli davranan ama bir yandan da dini perhizi elden bırakmayacak kadar işini sıkı tutan bir karakterdir. Papazın sağlığı gün geçtikçe kötüye gitmektedir. (Fakat her şeye rağmen genç papaz burada yaşadıklarını, düşündüklerini bir günlüğe not etmektedir.)

Filmin en önemli noktası olaylar yerine filmdeki sınırlı karakterlerle papaz arasında geçen konuşmalar. Eserde işlenmek istenen düşünceler, karakterler arasındaki bu diyaloglarla verilmeye çalışılmış.

Biz yine filmin konusuna dönelim;

Kontun karısı, küçük yaşta ölen çocuğu için tanrıya karşı asi tavırlar takınan, sessiz ve sert biridir.

Genç papaz, bir gün bu kadınla bu olayları konuşabileceği bir fırsat yakalar ve kadını sonuna kadar zorlayarak üstü kapalı bir şekilde [tanrıya olan asi davranışını sürdürürse kaybettiği oğlunu öldükten sonra öbür dünyada da göremeyebileceği olasılığı ile] tehdit eder.

Kadın, bu olasılığı düşünerek asi davranmaktan vazgeçer ve yeniden iman eder. Kontun karısı çok kısa bir süre sonra ölünce papazla kadın arasındaki bu özel konuşmaları gizlice dinleyen kızı papazın bu zorlayıcı üslubunu babasına anlatır.

Tecrübesiz genç papazın idealist halinden hoşnut olan bir üstündeki başka bir papaz bu durumu öğrenince işler biraz karışır, bizim papaz iyice debelenir, her şeyi tekrar tekrar sorgular, kendini ihbar eden kızla ve kontla konuşur ama bir türlü istediği durumu yaratıp düşündüğü düzeni kuramaz...

Bu arada sağlığı da gittikçe bozulmaktadır, bir doktora görünmek için şehire gider...

Ağır akan, siyah-beyaz, 62 yıllık eski bir film. Konuşmaların olayları yönlendirdiği insanların fikirlerini uzun anlatımlarla aktardığı, özel sahneleri olmayan çok sıradan ve basit sayılabilecek konusuyla tipik bir “Eski tarz” film.

Çocuklar anlamaz, gençler sıkılır, orta yaşlılar takip etmez, etse de 60 yıl önce Fransa’nın küçük bir köyünde insanların zorlu yaşam koşulları altındayken köylerine yeni gelen genç din adamını umursamamaları ilgisini çekmez...

Eğer bu filmi değerlendirmek gerekirse yine zamanı içinde oluşturulduğu dönem göz önünde bulundurularak değerlendirilmeli. Avrupa’nın kaynadığı, zorlukların yoklukların olduğu, savaşlardan çıkılıp savaşlara girildiği yılların etkisi halen sürmektedir.

Ve bence eserin gerçek sahibi olan “Fransız milliyetçisi olduğu açıkça bilinen” yazar Bernanos bu eserinde; bir papazın karşılaştığı zorlukları veriyormuş, genç bir din adamının iç dünyasına eğiliyormuş gibi görünse de...  ("Bizim gibi milliyetçi duygularla siyasi olarak hareket edenlerin önüne de boş yere din engelini koyacak elemanlar olarak çıkmayın" fikrini kapalı şekilde verebilmek için) Bu şekilde kimsenin ilgilenmeyeceği, sağda solda bunalıma giren bir din adamı olacağınıza normal biri olarak hayata atılın ülkeye yararlı olun demeye çalışmış.

Eh, tabii ki; papaz olacak adamı tersini yapmaya ikna etmek de zor olacağı için bu işi bir papazın şüphelerini yansıtan gerçekçi bir hikâyeyle yapmaya çalışmış. Yönetmen Bresson’a ise eseri sade bir şekilde sinemaya aktarmak kalmış. Öyle yere göğe koyamayacak bir şey yok ortada, orta halli normal eski bir film işte...

Fena film değil aslında ama yine de günümüz dünyasında çok basit ve anlamsız kalıyor, ilgilisi değilseniz sıkılacağınız kesin. O yüzden seyredin güzel film diyemiyorum, şansınızı başka bir filmde deneyin.