Cevdet Bey ve Oğulları - Orhan Pamuk


Bu kitabın çıktığı yıl bir yayınevinde çalışıyordum, o zaman da dikkatimi çekmişti ama alıp okumamıştım... İyi ki de okumamışım, yoksa Orhan Pamuk'un diğer kitaplarını okumaya pek de istekli olmazdım :)

Ama böyle söylüyorum diye de yanlış anlaşılmasın, kitap ortalama bir klasik ayarında normal bir roman. (Sadece, Orhan Pamuk'un diğer kitaplarıyla karşılaştırılınca daha basit ve alıştığımız o Orhan Pamuk kalitesinden uzak geldi...)

Haliyle acemilik dönemidir, tecrübesizlik ve arayışa başladığı yıllardır, ileride roman yazıp yazmayacağının bile tam olarak belli olmadığı bir dönemdir ve ortaya çıkan eserin de bu şekilde olması çok normaldir diye düşünüyorum.

Her yeni yazar gibi; 
ilk eserine bütün gözlem gücünü yansıtmaya çalıştığı için kitap gereksiz ayrıntılarla fazlasıyla şişmiş, konu dışına çıkılan ve çoğu iç konuşma olan çok fazla diyalogla roman karışıklığın da ötesine geçip kimi yerde dağılmış, benzeri ifadeleri defalarca tekrarlayan karakterler kimi bölümlerde sıkmaya başlamış ve kitaptaki konuya göre zaman akışındaki hız farkı ahenksizlik yaratmış olabilir... ama Orhan Pamuk yine de tüm bunlara rağmen okunabilir bir eser ortaya koymayı başarmış...

Edebi açıdan, bütün kitapları içinde yazarın en az beğendiğim ve sıkılarak okuduğum eseri bu oldu. Fakat kitabın yazıldığı yıllardaki yayıncılık ve edebiyattaki durumumuz düşünüldüğünde eserin başlangıç için kabul edilebilecek bir kaliteyi yakalamış olduğunu da kabul etmek gerekiyor.

Biraz daha ayrıntıya gireyim;

Klasik roman kurgusunda en bilinen yöntemlerden bir de bir kişiyi merkeze koyup etrafını çevresiyle - ailesiyle zenginleştirip onları da işleyerek olay örgüsü yapılandırılırken yaşanılanlarla ülkeyi, dünyayı, siyasi yapıyı yansıtmaktır.

Orhan Pamuk, Cevdet Bey ve Oğulları'nda bir dönemi ve arka plandaki olayları ailenin birinci kuşağıyla uzun uzadıya aktarırken devamını da ikinci ve üçüncü kuşakla tamamlamaya çalışmış.
Ama bu anlatımın ardında görünen ülke ve dünya siyasi yapısıyla ilgili ayrıntılar ikinci ve üçüncü kuşakta gittikçe azalmaya başlayarak ana eksen karakterlerin yapısındaki psikolojik gerilime odaklanmış.

Osmanlı'nın çökmek üzere olduğu dönemle, cumhuriyetin ilk heves hızlı yapılanmaya girdiği ilk çağ sanayi dönemi ve 70'lerdeki olaylı siyasi döneme dayanan modern Türkiye'yi bir romanda sadece kitap kahramanlarının yaşadığı yerde cereyan eden arka plan olaylarıyla yansıtmak her babayiğidin yapabileceği bir şey değil.

Orhan Pamuk da haliyle bunu tam olması gerektiği gibi işleyememiş... (ama yer yer de olsa o dönem insanının ruhunu yansıtabilmeyi başardığı bölümleri de takdir etmek gerek.)

Tabii bunları yaparken ana karakterlerin içinde yer aldığı sosyal duruma, sahip oldukları mesleğe, yaşadıkları şehir gibi özelliklere de girilince, ayrıntılar psikolojiye kadar uzanmayı ve kahramanlarla insan davranışlarının derinlerine ulaşmayı gerektiriyor.

[Bunları nasıl toparlar, tasarlar, düşünür ve romanın iskeletini oluşturursunuz, nasıl bir kurguyla verirsiniz, konu nereye gidecek diye okuyucuyu merakta bırakmayı nasıl becerirsiniz, onların her birine ilgili ilgisiz ama kitabı ilginç kılacak şeyleri nasıl anlattırırsınız? İşte, bütün bunları yapabilmek çok zor...]

Bütün bunları düşünerek bir değerlendirme yapacak olursak; 
romanın vermek istediği şeyler çok ama çok fazla, hepsini bir arada bir romanda vermek neredeyse mümkün değil... Yazarın, böyle bir şeyi yapabileceğine güvenip bu işe girişmesi bile başlı başına ayrı bir cesaret işi...

Bir ailenin kurulup genişleyip dağılmasına kadar geçen üç kuşaklık zamanı ele alacaksınız, ailedeki herkesi tek tek hem kişilik, hem  karakter olarak işleyeceksiniz hem yaşadığı ve düşündüğü her şeyi tek tek açıklayacaksınız ve bunların hepsi de okuyucunun kabul edebileceği psikolojik gereklilik ve mantıkta [hem de anlayabileceği bir anlatımla] aktarılacak.

[Bir de işin içine "Karamazov Kardeşler", "Tutunamayanlar" gibi eserlerden feyz alınıp ayrıntılarla karakterlerin anlık etkilenimleri verilmeye çalışılacak ama her şey yerli yerinde olacak... zor, çok zor...] 

Ben, her ne kadar yazamayacağım, anlatamayacağım şey yok diye düşünsem de doğrusu bu kadar karışık ve çetrefilli bir konuyu roman haline getirmeye cesaret edemezdim. 

[Zaten bu kitap, anlatım tarzı bakımından yazara bir tecrübe olmuş ve severek okuduğum diğer romanlarını yazmasını sağlamış, bu yüzden romanın dikkat çekecek kadar önemli hataları bile bana kabul edilebilir gibi geliyor.]

Dünyaca ünlü yazarların çok konuşulan romanlarını okuduğumda da bazen hoşnut kalmadığım şeyler olur ama bu ne o romana ne de o yazara bir şey kaybettirir. 

Cevdet Bey ve Oğulları için de aynı şeyi söylemem gerekiyor; 
"Beğenmediğim, hatalı bulduğum yerler, sıkıldığım, hoşnut kalmadığım bölümler oldu ama kitabı okuyunca anlıyorsunuz ki bu roman olmasa Orhan Pamuk da Orhan Pamuk olamazmış."

Okumak isteyenler tabii ki okusunlar ama ben Orhan Pamuk okumaya başlanacak ilk kitap olarak bunu tavsiye etmem, bütün kitaplarını okumuş bunu okumamış olanlara da anca yazarın gelişimini göstermesi açısından edebi tekniğini incelemeyi düşünüyorlarsa tavsiye edebilirim.

Şu andaki haliyle romandan çok uzun bir dizi senaryosunu andıran konuşmalar elden geçirilirse, konu akışında karakterlere ayrılan yer oranı düzeltilirse ve arka planda akan zaman mekân biraz daha ayrıntılandırılıp bütün kitap boyunca akışı aynı eşitlikte yer alırsa bu romandan çok güzel tv dizisi olur. 

Ama bu haliyle günümüzde tavsiye edilecek bir roman olarak yer alması benim değerlendirmeme göre biraz zor.

(616 sayfalık kitap internette 28 ila 33 lira arasından satılıyor. Sahaflardan ikinci el bakmanızda fayda var.)